İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Süleyman GÖKÇİMEN´in Öğretmenler Günü Mesajı
Değerli Meslektaşlarım
Öğrenmenin sınırı, vakti, sonu olmadığı gibi öğretenin de bir güne sığdırılamayacak kadar büyük değeri vardır. Bu nedenle Ömrünü öğretmeye, eğitmeye adamış tüm meslektaşlarımın gününü değil, ömrünü adadığı, kutsal mesleğindeki emeğini gönülden kutluyorum.
Saygıdeğer Öğretmenlerim
Mesleğinizin önemini, değerini anlatan en önemli kelime “İNSAN” olmalı. Çünkü sizlerin teması, ağaca, yaprağa, hamura, çamura değildir. Sizler insana dokunmakta, onun, yaratılmışların en şereflisi olma yolunda ışığı, nuru olmaktasınız. Hatta hamura, çamura, ağaca, kuşa nasıl biçim vermesi, nasıl sevip koruması gerektiğini de öğreten sizsiniz.
Kıymetli Öğretmenlerim
Mesleğinizi gerçekleştirirken eğitimi, öğretimin önüne asla koymayınız. Zira insani tüm değerler eğitim kelimesinin içinde gizlidir. Vatan ve bayrak sevgisi, yaratılmışı, yaratandan ötürü sevme ve koruma duygusu eğitimin bizzat kendisidir.
Kollarınızı açıp kucaklamadığınız, başını okşayıp bağrınıza basmadığınız hiçbir çocuğa öğretim veremezsiniz. Onun yüreğine girmedikçe beynini şekillendiremezsiniz. Bir kenara bırakarak, ya da okul dışına atarak ondan kurtulamazsınız. Hatta eğitmezseniz, öğretemezsiniz.
Bizler, 15 Temmuz’da gördük ki vatan sevgisi, ihanete göz yummama duygusu, öğrettiklerimizde değil eğittiklerimizde daha fazladır. Düşürülmek istenen bayrağa ilk omuz verenler, ilk şahadete koşanlar yüreğine dokunduklarımız olmuştur.
Bizim tek bir evladımızın saçının telini bile kaybetme lüksümüz yoktur. Her çocuğu yetim, her çocuğu öksüz kabul edip, mesleğimizi sınıflarla, okul duvarlarıyla sınırlamadan gerçekleştirmek zorundayız. Zil çalsın gideyim diyen, yaptığı her görevi alacağı ücretle ilişkilendiren, dersini müfredat ile sınırlayan bir öğretmen bu mesleği bırakmalı, gidip başka iş yapmalıdır.
Elini bıraktığımız evlatlarımızın, elini kimin tutacağını bilmediğimiz gibi, onu bizim karşımıza nerede, nasıl ve ne halde çıkaracağını da bilemeyiz. Bu ülkede bir 15 Temmuz yaşandıysa, bunun öz eleştirisini de yapmak da ilk önce biz eğitimcilere düşmektedir. Bu öz eleştiri de yüreklerde boş bıraktığımız alanlar nasıl da sinsice dolduruldu ve bu aziz milletin evlatları karşı karşıya getirilirken, bizlerin neyi eksik yaptığı sorusu olmalıdır. Bu sorunun cevabını kalben bulduğumuzda mesleğimize olan inancımız, sevgimiz ve hassasiyetimiz artacaktır.
Bütün hayatını, bu vatana, bayrağa, milli ve manevi değerlere sahip çıkan nesiller yetiştirmeye adamış, her öğrencisini evladı saymış, derdiyle dertlenmiş, başarısıyla gururlanmış tüm meslektaşlarımı saygı ve hürmetle selamlıyorum. Rabbim emeklerinizi ibadetinize tevil etsin.
Saygılarımla.